Kayıtlar

Affet Allah'ım yarattıklarının hepsini sevemiyorum

Bugün gördüğüm habere göre çocuk acilde nöbet tutmakta olan bir pediatrist hasta yakını tarafından kafasında parke taşı kırılmak suretiyle yogun bakımlık hale getirilmişti. Gördüğüm fotoğrafları, okuduğum haberi zihnimden çıkaramıyorum. Bir pediatriste, gencecik bir pediatriste, evinden çok hastanede vakit geçiren, 36 saatlik mesailer yapan, hastanenin belki de en yoğun ve yorucu çalışan doktorlarından biri olan pediatriste reva görülen paramparça olmuş parke taşını sanırım ömrüm oldukça unutamayacağım.  Arkadaşlarımın paylaşımlarını görüyorum sonra. O an fark ediyorum parçalanan sadece hekim arkadaşımızın kafası değil binlerce hekimin meslek aşkı, binlerce hekimin hayat enerjisi. Sosyal medyaya bakayım diyorum acaba konuya dair bir gelişme var mı diye. Aslında bir süredir böylesi hekime şiddet olaylarında sosyal medyadan ve haberlerin altındaki yorumlardan özellikle uzak durmaya gayret ediyorum, okuduğum yorumlar gözlerimi dolduruyor çoğu zaman. Gördüğüm cehalet göğüs kafesimi sıkı

Bu Sevdalar Boşuna Mı?

Yarım kalan aşklar, biten sevdalar, karşılık bulamayan platonik sevgiler hiçbir anlam ifade etmiyor mu? Biraz iddialı bir soru. Tamam biraz değil fazla iddialı bir soru. Belki sizin böyle dertleriniz yoktur ama yakınlarda bir arkadaşınızın altında ezildiği bu tarz soruları vardır, kendi kendine bu sevdalar boşuna ley bu sevdalar boşuna deyip tavanı izliyordur diye dilim döndüğü ölçüde anlatmaya çalışacağım inşAllah. Bismillahirrahmanirahim, Madem iddialı bir soruyu cevaplama çabasına girdik müsadenle olaya geniş pencereden bakarak başlayalım ve başka bir soru daha soralım. İnsan neden dünyada? Var oluş amacı ne? Kabul et yazıyı okumaya niyetlenirken karşına varlık felsefesinin en temel ve ağır sorusunun çıkacağını düşünmemiştin. Ama ta taa işte karşında o meşhur soru "var oluş amacın ne?" İnsanların günlerce Müslüm baba dinlemesine, kollarını jiletlemesine sebep olan ayrılık acısının, karşılık bulamama acısının, karşılık bulup kaybetme acısının sırrına vakıf olm

Mızırdanmayı Huy Edinmiş Gençlere Hitap #NAK5

Ey gençler ayağa kalkın, "Allah'ım güçlü olmak istiyorum ve gücümü nerden alacağımı biliyorum. Gücümü Sen'in kelamından alacağım. Allah'ım senin kitabına dönüyorum. Bu yolculuğu bana kolay kıl." Eğer bunu yapabilirseniz, Allah'ın cevabına bir bakın. Onlar için yaptıklarını sizin için de yapacaktır. "Biz sana onların başından geçenleri gerçek olarak anlatıyoruz. Hakikaten onlar, Rablerine inanmış gençlerdi. Biz de onların hidayetini arttırdık." Keyf/13 meali Onların hidayetini arttırdık, yüselttik geliştirdik. O sizleri çok daha iyi insanlara dönüştürecektir. Sizleri diğer insanların, çevresinde olmak istediği insanlar yapacaktır. Sizleri örnek insanlara dönüştürecektir ki sizler örnek arayan insanlarsınız. Allah'ın İslam'ı verdiği kişilerin sizler olduğunu unutmuşsunuz. Sizler örneklersiniz. Sırtınızı dayamak için birilerini arıyorsunuz. Halbuki siz diğer herkesin güveneceği/ dayanacağı kişilersiniz. Ayağa kalkmayı öğrenin! Bu Kitap

Kur'an ve hikmet üzerine yaptığımız çalışmaların pratik hayattaki işlevi ? #NAK4

Yasin suresi tefsir videolarında aklımı kurcalayan bir soruya cevap buldum. Bulmuşken de not alayım blogda dursun istedim. İzleyicilerden biri arada Nouman reise soru soruyor o da tefsire devam etmeden önce soruyu cevaplıyor. Eğer videonun aslını izlemek isterseniz, link aşağılarda bi yerde :)      Soru şuydu: "Hikmet'i, felsefi kavrayışı falan öğrenmenin bize pratik faydaları nedir? Bunları çalışmak ve tanımlamak için çok zaman harcıyoruz lakin pratik olarak neyi almalıyız? Yani o bunu söyledi ama, bunların dışında pratik olarak neleri almalıyız?" Açıkça bunun yaygın bir endişe olduğunu düşünüyorum. Ve ayrıca bunun problematik ve Müslüman toplumda yaygın bir slogana bağlandığına inanıyorum. Slogan şu ki: Kur'an'daki her ayeti öğrenip bunu pratiğe dökmeliyiz. Lakin her ayet seni harekete çağırmaz. Elif, lam, mim seni harekete çağırmaz. "Firavun ise yüz çevirmiş, Hz. Musa (as) hakkında: 'Bu bir sihirbazdır ya da bir delidir.' demişti." (Zâri

En büyük düşmanımız olan şeytan bizi nasıl tuzağa düşünürür - NAK #3

قَالَ فَبِمَا أَغْوَيْتَنِي لأَقْعُدَنَّ لَهُمْ صِرَاطَكَ الْمُسْتَقِيمَ ﴿١٦﴾        A'RÂF-16: "Öyleyse, dedi, beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onlar(ı saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım." Siz mescidde kapının arkasındayken kapının dışında birinin beyzbol sopasıyla beklediğini düşünün. Sizin çıkmanızı bekliyor. Beyzbol sopasıyla değil çiçekle veya başka bir şeyle de olabilir mevzu şu ki bir yede saklanır, ortaya çıkmanızı bekler ve sonra saldırır. Pusuda bekleyen kişi kendini belli eder mi ? Etmez. Peki her an mı saldırır yoksa doğru anda mı saldırır? Doğru anı bekler ve öyle saldırır. Ayette bahsedilen tam olarak bu. "Doğru yolun üstünde oturacağım ama her zaman ortaya çıkmayacağım. Doğru zamanı bulup onları düşüreceğim ve onlar olduğumu veya onlara bir şey söylediğimin farkına bile varmadan ayaklarını kaydıracağım." "Sonra muhakkak ki onların önlerinden geleceğim..." (A'RÂF-17 meali) Önümüzden gelmesi ne d

Evlilik ile İlgili Meseleler -NAK#2

Resim
Günümüzde genç bir adam evlenmeden orada burada bir iki film izler sonra tevbe eder ve dindar olur. Böylelikle aşkın ve evliliğin ne olduğuyla ilgili belli fikirler oluşur aklında. İnsanlar bana sürekli gelip "evlenmem gerek" diyor. Sanki evlenince bütün istekleri bir anda kaybolacak. Hayat mutluluktan ibaret olacak, beraber Kuran okuyacaklar yani bu manevi bir deneyim olacak. Evliliğin ne olduğuyla ilgili böyle hayali bir düşünce var. Evli olanlar şu an muhtemelen gülmüyorlar bile. İçlerinden "ne diyor bu?" diyorlar. Özellikle modern zihniyette -Müslüman ya da Müslüman olmayan- evlilik, aşk, hayat arkadaşı olma, kadın ve erkeğin birlikte olma fikri temelde flört etmekle aynı olduğu için evlendiğinizde duvara tosluyorsunuz. Flört ise eğlenebildiğin kadar eğlenip bir zorlukla karşılaştığında çekip gitmek demektir. Evlilikle ilgili meseleleri düşündüğünüz zaman flört gibi olan yönlerini düşünüyorsunuz. Evlilikte flörtten daha fazlası var. Faturalar, ev işleri... Ba

Notlar #1

"Geçen gün Fransız bir düşünürün kitabında, günahlarımızı bağışlatmanın imkansız olduğu bir hayatı yaşıyoruz artık, cümlesini okudum. Yaratıcı'yı hayatın dışına çıkaran modern insan, kendisini çok önemli bir şeyden, günahlarını affedecek bir Mutlak Varlık'tan mahrum bırakmıştır. Yaratıcı olmayınca insanın günahlarını kim affedecektir? Kendisi mi? İnsanın kendini bağışlaması yetmiyor gibi geliyor bana. Çünkü günah kendine, başka insanlara ve varlıklara karşı işlenen bir şey değildir. Günah O'na karşı işlenir. Günahın ağırlığından kurtulmak için af dileme yolunu kendi elleriyle kapayan insan, Yaratıcı'nın varlığını kabul etmekte de zorlanır. Günahın ağırlığı ve kasveti, sadece Yaratıcı'nın değil, meleklerin varlığına, hesap gününün, ceza ve mükafatın varlığına inanmaya karşı da direnç oluşturur." Giderken Bana Bir Şeyler Söyle sy. 162 | Mustafa Ulusoy