Nouman Ali Khan - MUTLULUK ARAYIŞI
Aşağıdaki metin hayata bakış açımı değişten bir konuşmadan alınmış notlardan oluşuyor. Eğer okumak yerine mevzu bahis videoyu izlemek isterseniz ki izlemenizi tavsiye ederim. Link taa en aşağıda.
Bismillahirrahmanirrahim
"Yoksa haber verilmedi mi Musa'nın sahifelerinde yazılı olanlar?
Ve çok vefakâr olan İbrahim'in sahifelerindekiler?
Ki hiçbir günahkâr başkasının günah yükünü yüklenmez.
Doğrusu insana çalışmasından başka bir şey yoktur.
Ve çalışması da yakında görülecektir." Necm suresi 36-40
İlk olarak bahsedeceğimiz şey: "Amerikan rüyası"
Yaşam, özgürlük ve... mutluluk arayışı
Mutluluk arayışının inanılmaz bir kavram olduğunu ve kurucu babasının da çok zeki olduğunu kabul etmekle birlikte, Kur'an-ı Kerim'in mutluluk arayışı diye bir konuya değinmediğini gördüğümde epey şaşırmıştım. Allah Teâla böyle bir şeyden bahsetmiyor. Ben de merak ettim, niye bugün modern toplumda en temel mesele insanların mutlu olmak istemesiyken, Allah Teâla bu konuya hiç değinmemiş?
İlginçtir Kur'an'ın bahsettiği en yüksek hâl "gönül rahatlığı"dır. Huzur içinde olmaktır. İslam'da erişebileceğin en yüksek şey budur. Yalnız mutluluk değil dikkat edin. Gönül rahatlığıyla mutluluk aynı şey değil.
Sizlere psikoloji alanında yapılmış çok ilginç bazı çalışmalardan bahsetmek istiyorum. Bugünki konuşmanın konusu olan Kur'an'daki şu ifadeyi anlamamıza ışık tutacak çalışmalar bunlar:
"İnsan için yalnızca gayretinin karşılığı vardır" Necm/39
Siz gençler şunu anlamalısınız, hayatınızda sahip olacağınız en düşük arayış mutluluk arayışı olacak. Niye böyle olduğunu açıklayayım.
Cumartesi sabahı kalkıp ödevinizi yapmak istemiyorsunuz ve 12'ye kadar uyuyorsunuz. Nesiniz ? Mutlu.
Birisini işten arıyorlar "bugün kar yağışı yoğun işe gelmeyebilirsin" diyorlar ve tahmin edin ne oluyor? Mutlu. Mutlu olmak o kadar da zor değil. Küçük konularda mutlu olmak kolaydır. Tabi ilişkilerde iş biraz zorlaşır. Ebeveynleri mutlu etmek, onların senden yana mutlu olmasını sağlamak çok zor mesela.
Eşini mutlu etmekse... O konuya hiç girmeyelim :D
Yani her neyse kendiniz için düşünürseniz bir film izlersin, favori restorantınıza gidersin mutlu olursun. Çok zor değil bu.
Ama bu mutluluk gelir ve sonra ne olur?
Gider.
Sonra sen yine sıkılırsın yine hüzünlenirsin, tekrar mutlu olmak istersin.
Her zaman gidici olan hiçbir zaman seninle durmayan bu mutluluk ilacını kovalayıp durursun. Bu en aşağı derecedeki kovalamacadır.
İnsanlar "ben sadece mutlu olmak istiyorum" dediklerinde bunun ne anlama geldiğini bilmiyorum çünkü kimse her zaman sürekli mutlu olamaz.
Allah Teâla bizlere hayatta deneyimleyeceğimiz bir dizi duygu vermiş, hepsi de sağlıklı bir hayatın parçası. Mutluluk ise bunlardan sadece biridir. O yüzden senin arayışın sadece mutluluk arayışıysa, birçok hayal kırıklığı yaşayacaksın.
Sürekli mutlu olmayacaksın. Sürekli depresyonda olacaksın da demiyorum ama hayatın bir parçası da zorluklardır değil mi ?
Final sınavına çalışırken mutlu hissetmezsin. Vücut çalışmak isteyen siz beyler sonuçları görünce mutlu olursunuz ama vücut çalışma anında, terlerken mutlu değilsinizdir.
Hayatımızdaki en düşük arayış neymiş? Mutluluk arayışı. Bir adım yukarı çıkalım şimdi. Bu merdivende her bir adım yukarı çıktığımızda daha çok çaba gerektiğini yani daha çok acı çekmeniz gerektiğini bilin tamam mı?
Bir sonraki adım "cool olma arayışı". Cool olmak, şu manaya gelir "kimse bende kusur bulamayacak, herkesle uyum içinde olacağım. Kimse beni gösterip de 'niye böyle yürüyorsun, neden böyle giyiniyorsun, niçin onlarla takılıyorsun?' demeyecek". Kimsenin seni eleştirmesini istemiyorsun. Öyle uyum ki neredeyse görünmez olacaksın, herkes gibi cool olacaksın. Ve bu da epey çaba gerektirir. Mesela lisede ya da orta okulda nasıl giyindiğimiz büyük bir meseledir. Dolabından bir tişörtü ya da ayakkabıyı seçmeden önce "kim bunu giydiğim için benimle dalga geçer" diye düşünüyorsun. Üstüne başına bir şey almak için annen baban seni alışverişe götürüyor ya da sana para veriyorlar. Karar verme aşaması genellikle bunu giydiğinde insanların senin hakkında neler düşüneceğini düşünerek gerçekleşiyor. Bu sizin cool olma arayışınız ve uyum sağlamak için çok fazla çaba harcıyorsunuz.
Birçok genç uyum sağlamak için kendi kişiliklerinden vazgeçiyor. Bir çocukla tanıştım. Başında beyzbol şapkası, düşük bel pantolonu vardı. Yanıma geldi ve ağlamaya başladı. Onu bir yere oturttum ve konuşmaya başladık. Dedi ki "ben böyle giyinmekten nefret ediyorum ama eğer böyle giyinmezsen çocuklar benimle dalga geçer, beni pataklayabilirler bile. Küfretmeyi hiç sevmiyorum ama okula gittiğimde küfretmem gerekiyor yoksa uyum sağlayamam."
En düşük arayış neydi? Mutluluk. Sonra? Cool olma. Onun üstünde de bir aşama var. O da popüler olma arayışı.
"Yalnızca uyum sağlamak istemiyorum, en cool olmak istiyorum. Herkesin arkadaş olmak istediği kişi olmak istiyorum. Herkesin benimle dalga geçmesini beklemeden ben herkesle dalga geçen kişi olmak istiyorum." Genelde okullarda en popüler çocuklar herkesle dalga geçen çocuklardır. Herkes bu kişilerin bir sonraki hedefi olmaktan korktuğu için bir nevi bu kişilerin kanatlarının altına girer. Gençler üzerine düşünüyor olsam da aslında bu yetişkinler için de geçerli. "Ben konuşulmak istiyorum. İlgi odağı olmak istiyorum, insanların benim hakkında yorum yapmadını istiyorum. Bir fotoğraf yayınlayacağım, bir tweet atacağım, bir video koyacağım vs. ne yaparsam yapacağım ki insanlar benim hakkımda konuşsun."
Popülarite arayışı ilginç bir şey çünkü insanların kendilerini küçük düşürmesine neden oluyor. Örneğin eğlence ya da müzik endüstrisinde bir artistin albümü, platin albüm falan oluyor, herkes bu albümü indiriyor, dinliyor sonra popülerliğini yitiriyor. Bu yüzden kendilerini küçük düşürmeleri gerekiyor, iğrenç videolar yapmak ya da bir tartışmaya karışmak zorunda kalıyorlar ki en azında kendileriyle ilgili o sansasyonel şeyler popüler olsun. Çünkü artık yetenekleriyle popüler olamıyorlar, yeni albümleri sonuncusu kadar satmıyor. İşte bu popüler olma arayışıdır ve epey çaba ister.
Bunun üzerinde bir arayış daha var o da "prestij arayışı". Lise öğrencilerinden ziyade üniversite öğrencileri için daha önemli oluyor. Prestij arayışı kendini çok değerli bir şeyle ilişkilendirmek istemek anlamın geliyor. İnsanlara "biliyor musun? Ben Hardvard' a gittim" demek istiyorsun. Onlara bir haftasonu arkadaşını almak için gittiğini söylemek istemiyorsun da adının Hardvard üniversitesi ile aynı cümlede geçmesini istiyorsun. Aslına bakarsan Hardvard'da birinci sınıf olsanız bile ne başarmış oluyorsunuz ki? Tamam o okuldasın, eee, dünyada ne yaptın? Hiçbir şey. İsmini prestijli bir kurumla/markayla ilişkilendirmek istiyorsun o kadar. Belli bir markanın ürünlerini giymek istiyorsun ve eğer amblemi gözükmüyorsa insanlarla onları "bu kıyafeti nereden aldın?" demeye zorlayacağın bir konuşma yapmak istiyorsun. Sonra bir de araba var. Ne tür araba kullanıyorsun, ne tür giysiler giyiyorsun, hangi insanlarla takılıyorsun.
Sen bir insanla onu hatırlamak için selfie çekilmek istemiyorsun, onunla selfie çekiliyorsun ki bunu yayınlayabilesin ve herkes bu kişinin yanında olduğun için senin çok önemli bir olduğunu düşünsün. Bu bir prestij meselesi oluyor.
Bu arada müslüman toplumlarda prestij olayı ailenin çocuğunu hafız yapmak istemesiyle kendini gösteriyor. Ve doktor tabi! Hem hafız hem doktorsa boş ver gitsin daha şimdiden cennete.
"Allah'ım bize hem dünyada hem ahirette iyilik ver". Olay bitmiştir. (:D)
"Benim oğlum var ya benim oğlum hafız" demeye bayılıyorlar. Yalnızca bir ödüle dönüştürüyorlar hafızlığı, maalesef Kuran'ı ezberlemenin amacı bu değildir ama böyle oluyor.
İnsanların ne başardığını görmesini istiyorsun. Kur'an bunu "aranızda karşılıklı bir övünme" (Hadid/20) diye adlandırır.
Alttan başlayalım tekrar. İlk neydi? Mutluluk arayışı. Sonra? Cool olma arayışı. Sonra? Popüler olma arayışı. Sonraki? Prestij arayışı. Onun üstünde ise para arayışı. Bazı insanların; mutluluk, cool olmak, popüler olmak ya da prestij sahibi olmak umrunda değildir. Tek umursadıkları paradır ve nasıl çok para kazanılır iyi bilirler. Bazı insanlar kirli tişört, yırtık pantolon giyiyor, 88 mazda miata araba kullanıyor ve umurlarında da değil çünkü ayda bir milyon dolar kazanıyor. Görüntüsünü umursamıyor, ticareti iyi biliyor, işinde de çok iyi. Bu arada aşama atladıkça daha çok çaba gerekiyor değil mi? Para arayışı için inanılmaz bir çalışma disiplininiz olması gerekiyor.
Para arayışının üstünde de aşamalar var. Bu arada daha çok çaba gerektirir dediğimde anlamanızı istediğim, daha yüksek bir aşama tanımladıkça, oraya ulaşmak için daha çok acıya katlanmanız gerekiyor ve de daha cesaretli olmanız.
Paranın da üstünde her şeyde birinci olmak isteyen insanlar var. Mükemmellik isterler. "Şirketimde herhangi bir programcı değil en iyi programcı olmak istiyorum"
"Sınavda yüksek not almak değil en yüksek notu almak istiyorum." Bu insanlar hiçbir zaman kendileriyle mutlu değildir, kendilerini sürekli olarak zorlarlar ve hiç tatmin olmazlar. Ders olsun, iş olsun, spor olsun her yaptıklarında mükemmellik peşinde koşarlar. Birinci olmak zorundadırlar. Kendilerini kiminle kıyaslarlar biliyor musunuz, bu önemli? Düne göre kendileriyle. Kimseyle ilgilenmezler, kendilerinin daha iyi yapabileceğini düşünürler her zaman, hiçbir zaman hem de hiç bir zaman memnun olmazlar. O yüzden insanlarda gelen hiçbir övgüyü önemsemezler, sürekli daha iyisi için çalışırlar. Bunu kolayca görebileceğimiz bir örnek, Micheal Phelps mesela. Tüm rekorları kırdığı için bu adamı kaç kişi övüyor ama o "heh bütün rekorları kırdım, artık prestijim var. Arkama yaslanıp oturabilirim" demiyor çünkü prestij peşinde değil. Mükemmellik peşinde. Dünyada böyle çok az insan var. Çoğunuz okulda geçer not alınca tatmin olup şimdi mutluluk arayışı zamanı -plastation oynama zamanı- diyorsunuz.
En aşağıdan tekrar sıralayalım. Mutluluk, cool olma, popülarite, prestij, para, mükemmellik. Mükemmelliğin üstünde ise "etki arayışı" var.
"Şuyum, buyum varmış, herkesten çok param varmış,birinciymişim, kimin umrunda. Ben başkaları için bir şeyler yapmak istiyorum. Bir miras bırakmak istiyorum, bu dünyada kısıtlı vaktim olduğunu biliyorum. Ölüp gittiğimde bu dünyada bir iz bırakmak istiyorum. Dünyayı yaşamak için daha güzel bir yer yaptım diyebilmek istiyorum". İşletme uzmanlığı gibi üst düzey okulları bitiren insanlar var, okulu bitirir bitirmez 6 haneli maaşlar alabilecek insanlar. O maaşı almak yerine gidip sosyal sorumluluk projeleri yapan şirketlere giriyorlar. Maaşlarında inanılmaz bir azalma oluyor fakat onlar paraya değil etkiye daha çok inanıyor. Mesela daha yeni uzmanlığını bitirmiş bir doktor, işi hazır ama o üç yılını Sınr Tanımayan Doktorlara katılarak geçirmek istiyor. Sınır Tanımayan Doktorlara katılarak para kazanamazsınız. Peki bu insanlar hayatlarını riske atarak neden gidiyorlar oralara? Çünkü hangi tür arabayı kullanacağım diye şünmekten ziyade dünyaya etki bırakmanın endişesi içindeler. Bu bir çeşit kendini düşünmeme durumu ve çok çok az insanda var. Yeryüzünde değişim yapmış insanlardır bu insanlar. Nelson Mandela'yı falan düşünün mesela. Sırf inandığı şey uğruna hapislerde yatanları düşün, sırf etkiye inandığı için. Etki insanları için mükemmellik otomatiktir bu arada. Mükemmellik hedefleri değildir sadece bir yan üründür. Eğer bu tür bir etkiye sahip olmak istiyorsanız mükemmel olmak zorundasın. Kendini sürekli zorlamalısın.
Bir kişinin erişebileceği en yüksek hedefin etki arayışı olduğunu düşünebilirsiniz ama daha yüksek bir şey daha var. "En nihai hakikat arayışı". Kimi gerçeğin perşinde koşar, kimi bir ideal peşinde koşar, kimi adalet peşinde koşar. Halbuki örneğin adalet hiçbir zaman dünyadayken tamamiyle göremeyeceğin bir şey. Hiçbir zaman tümüyle adalet olmayacak (dünyada). Ama bu onların umrunda değil yine de bunun için uğraşacaklar.
Bu arada göremediğin bir şey uğruna mücadele etmek dünyadaki en zor şey. Etki için çabalıyorsun, biraz sonuç gördüğünde bu seni cesaretlendirir değil mi? Ama bir fikir uğruna çalışıyorsan mesela adalet. Adaleti hiç göremeyebilirsin. Peki bu insanlar hiç görmedikleri bir şey uğruna çaba harcamaya kendilerini nasıl zorlayabiliyorlar. Bunlar en inanılmaz insanlar. Bir fikre inandılar mı insanlar onların deli olduğuna inansa bile umursamazlar ve devam ederler.
Tüm peygamberlerimizin (as) kovalamacası hakkın, hakikatin kovalamacasıydı. Onlar insanlarla hakkın paylaşma içindelerdi. Efendimiz (sav)'den öğrendiğimize göre, bazı peygamberler hesap günü arkalarında hiç takipçileri olmadan Allah'ın huzuruna gelecekler. Onların kovalamacası neydi? Hak. Ne kadar etkiye sahip oldular? Sıfır. Ama Allah'ın gözünde hala kesinlikle başarılılar mı? Evet. O yüzden bi şey anlamamız gerekiyor şimdi. O tabloya tekrar dönelim ve son basamaklara tekrar odaklanalım. Mükemmellik peşinde koşarsan hiçbir zaman kendinden tatmin olmazsın. Eğer İslam'ın bakış açısını anlarsanız hiçbir zaman kendinizden tatmin olmazsınız çünkü sizlerde her biriniz etki aşamasında olmalısınız. Sürekli kendinizden başkasını düşünmelisiniz. Bu yüzden hiçbir zaman kendinizden tatmin olmamalısınız. Allah size fark ettiğinizden daha çok sorumluluk yüklemiş. Şunu da düşünmenizi istiyorum, Kuran'daki en etkili ifadelerden biridir ve açıkça çevrilmediği için de birçok problem üretiyor. Allah buyuruyor ki, zayıf olan meâle göre -"Allah kimseye taşıyabileceğinden fazlasını yüklemez." Bakara 286-
(Konuşmanın bu kısmında ayetteki Arapça kelimelere dair bir açıklması vardı, yazıya dökemedim.) Gerçek manası ne biliyor musunuz? "Allah sana kendi potansiyelin dışında hiçbir sorumluluk yüklemedi." Daha iyi olma potansiyelin var mı? Var. Daha iyisini yapabilir miydin? Evet! Allah seni yapabilir olduğun şeylerden sorumlu tutacak. En azı ile değil, en fazlası ile. Allah kendini zorlayabileceğin kadar zorlamayı ve gerçek gücünü göstermeni istiyor.
Biz mutluluk kovalamacasıyla ilgilenmiyoruz çünkü Allah bunu bize bir yan fayda olarak sunuyor. Bizler cool olma peşinde değiliz çünkü cool olmak saçma bir şey, herkes zavallı ve sen de onlar gibi zavallı olmak istiyorsun. Bizler popüler olma peşinde de değiliz çünkü hayatlarında hiçbir amacı olmayan o insanların gözünde popülersen, onların en aptalısın demektir. Bizler prestij arayışında da değiliz, çünkü prestijin Allah'tan geldiğini biliyoruz. Peygamberler evsiz bırakıldılar ama prestijleri vardı. İnsanlar peygamberlerin yüzüne tükürdü ama onların prestiji vardı. Bizler prestiji yanlış tanımlıyoruz, yanlış şeylerle ilişkilendiriyoruz. Mükemmelik peşinde olmaya gelince biz Müslümanlar vasatlık ile tatmin olamayız. Daha iyisi için kendinizi zorlamalısınız. Ne yapasıyorsan yap . Ezber mi yapıyorsun? Daha iyi ezber yapabilirdin. Ders mi çalışıyorsun, daha iyi çalışabilirdin. Gönüllü müsün daha iyi bir gönüllü olabilirdin. Kendini daha iyisi için zorla. Özellikle de hâlâ gençken. Şimdi zamanınız var, o kadar çok sorumluluğunuz yok. Evet ödevleriniz var ama bu o kadar da büyük bir sorumluluk değil. Sorumluluk evlendiğinde, çocuk sahibi olduğunda gelecek. Şu anda özgürsün. Hayatınsa hiç olmayacağın kadar özgürsün. Kendinizi zorlayacağınız zaman bu zaman, oturup video oynu oynayacağınız zaman değil. Zaman film ardına film izleyecek zaman değil. Senin yapacak daha büyük işlerin var. Tüm dünya senin sahip olabileceğin etkiyi bekliyor. Sen sağda solda boş boş dolanamazsın. Diğer herkes yapabilir, sorun yok, onların daha büyük kovalamacaları yok. Siz mükemmellik insanı olmalısınız, şimdiden etkiyi düşünmelisiniz.
Her bir genç kızın ve erkeğin "Allah bana ne verdi? Bana ne yeteneği verdi? Bu yetenekle dünyada nasıl bir etki bırakacağım? Bu yetenekle ne yapacağım?" diye düşünmesi gerek. Ve sizler o etkiyi düşünürken gerçekten neyin peşinde koşuyor olduğunuzun da farkına varacaksınız. Memnuniyete, Allah'a kavuşmaya doğru çabalıyorsun. Nihai gerçeğimiz O. Sen Allah'a potansiyeline göre en iyisini yaptığını gösterebilmek istiyorsun. Sizlerin en iyi uyku düzenine, en iyi beslenme şekline, en iyi egzersiz programına sahip ol anız gerek. Namazlarınızın, çabanızın en iyisi olması gerek. Yaptığınız herşeyin en iyisini yapmalısınız. Abur cubur yememelisiniz, aylak aylak dolaşan vakit harcayan insanlar olmamalısınız. Evet iyi zaman da geçirmelisiniz ama oyun oynayacağınızda bile adam gibi oynayacaksınız. Okuldaki, üniversitedeki çocuklar size bakacak ve "ben de onun gibi olmak istiyorum, her yaptığını harika yapıyor" diyecek. Böyle insanlar olmanız gerekiyor. Ümmetin ihtiyacı olan bu, mükemmellik insanları ve etki oluşturacak insanlar da bunlar.
Maalesef bizim anne babalarımıza bu iş öğretilmediğinden onların en büyük kovalamacası prestijdi. Belki onun da üzerinde para. O kadar. Sizinle ilgili tek düşündükleri para ve prestijdi. "Bir iş bul ki prestijin olsun, biz de oğlumuz doktor, oğlumuz şu, bu diyebilelim."
"Ve umarız çok paramız olur da onunla gösteriş yapabiliriz." Bu kadar. Burada iş bitiyordu onlar için. Ama hayatta çok daha fazlası var. Eğer senin ve benim düşündüğüm tek düşündüğümüz şey prestij ve paraysa ve aşamalar orada bitiyorsa genç beyler ve bayanlar nasıl gidip doktor olacak da... -doktorlara sataşmayı seviyorum çünkü Müslüman toplumda onlar epey bunalımdalar. Anneciği ve babacığı söylediği için doktor olmuşlar. Bir sağlık problemim olsa size gelmek istemezdim. Onun yerine insanlara yardım etmeyi sevdiği için doktor olmuş olan birine gitmeyi tercih ederim. Onlar insanlığı önemserler. Benim ilişki kurmak istediğim doktorlar onlardır. Etki insanları.-
Son kısma geldik. Allah buyuruyor ki "İnsan için ancak kendi çalışması(çabası, kovalamacası) vardır." (Necm/39)
Baştan başlayalım. Mutluluk arayışı-> cool olma arayışı-> popüler olma arayışı->prestij arayışı->para arayışı-> mükemmellik arayışı->etki arayışı-> hakikat arayışı.
Allah'a göre en değerli arayış ne peki biliyor musunuz? Tüm bunların en değerlisi:PEŞİNDE OLMA. Para değil, etki değil, mükemmellik değil. Onların hepsi zaten gelir. Hesap günü Allah'ın huzuruna çıkacak bazı peygamberlerden bahsetmiştim. Hiç takipçileri olmayacaktı yani sıfır etki sahibi olmuş gözüküyor. Ama Allah onlara yine de cennette en yüksek dereceleri verecek. Neden? Çünkü Allah onların arayışlarına, eforlarına, cesaretlerine saygı duyuyor. Eğer Nuh(as)'dan yıllık ilerleme raporu isteyecek olsaydınız, her yıl kaç kişi Müslüman olmuş bakacak olsaydınız 950 yıl, 1 tık falan oynuyor. Tablo yukarı gitmiyor, düz oluyor hatta bazen aşağı iniyor. Bazı insanlar yakınlaşıp, uzaklaşıyor. Etki yok ama biz Nuh(as)'ın devamlı peşinde olma çabasına çok saygı duyuyoruz. Bu fikri benimsemelisiniz. Siz "arayış insanı" olmalısınız.
Çabamız dışında hiçbir şeye sahip olmayacağız Allah'ın huzurunda.
Gençler lütfen iyi düşünün bunu. Hayatınız ne ifade edecek? Eğer hayatınız bir video oyunundan diğerine geçip gidiyorsa neyin peşinde koşuyorsunuz? O oyunda ödül kazanmışsın kimin umrunda. Assassin's creed'de %100 şehir senkronizasyonun varmış kimin umrunda. Bu dünyada ne değişiklik yapacak? Kaç şınav çekebildiğin kimin umrunda? Ondan fazlasını düşünmelisin. Daha yüksek hedeflerin olmalı. Bunu yapmaya başladığınız da Allah'ın sizlere vereceği bir şey söyleyeyim, mutluluk. Allah size mutluluk verecek. Eğer gerçekten iyi şeyler peşinde koşarsanız, hayatınız bir anlam ifade eder. Hayatınız bir anlam ifade edince de bu sizi mutlu eder. Hayatınızda bir arayışınız yoksa, hayatınızda bir anlam bulamazsınız bu yüzden hiçbir zaman mutlu olamazsınız. Ne kadar müzik dinlemişsin ne kadar arkadaşlarınla takılmışsın, ne kadar hayatını yaşamışsın önemi olmaz. Hiçbir zaman mutlu olmazsınız. Hiçbir zaman tatmin olmazsınız. Sürekli canınız sıkılır, sürekli kendinizden yana mutsuz olursunuz.
Allah buyuruyor ki, bu ayete bayılıyorum ve bununla bitireceğim. (Mealen) "ve çabası yakında görülecek" Necm /40
Birine CV'nizi gösterirseniz "şu okuldan mezun oldum, şuralarda çalıştım. Şu, şu, şu projeleri yaptım" yazarsınız yani sonuçları yazarsınız. Gidip de "şu final sınavı için çok acayip çalışmıştım, geçene kadar öldüm bittim" yazmasınız. "Mezun oldum" yazarsınız. Ne kadar çaba harcadığınızı yazmazsınız. Bu arada bazen çok çaba harcarsın ama başarılı olamazsın ya da hak ettiğin notu alamazsın. Yani sonuç göremeyebilirsin. İnsanlar biribirlerini sonuçlara göre yargılar, fakat Allah hesap gününde sonuçlara bakmaz, Allah hesap gününde çabana bakacak. Allah buyuruyor ki (meâlen) "ve çabasıdır yakın zamanda görülecek olan". Bu çok dikkat çekici çünkü yeryünde hiçbir insan çabamı göremez. Sadece Allah görür tüm çabanı.
Senin çabanı Allah'tan başka kimse takdir etmeyecek. O yüzden başka insanlar küçümsüyor diye sen de sakın çabanı küçümseme. İnsanlar yaptığın işi takdir etmedi diye "o zaman bu kadar çabam hiçbir şeye değmedi" diyorsun. Allah'a göre değdi.
Birazdan değineceğimiz kısım özellikle hanım kardeşlerimize yönelik. Çünkü kızlar çok çaba sarfediyorlar ve çalışmalarıyla hiçbir yere gelinmediğini hissediyorlar. Erkekler değil! Çünkü erkekler hiç çaba göstermiyor. Bir de "çok denedim çok çaba sarfettim" diye düşünüyorlar. Siz beylerin kendinize yalan söylemeyi bırakmanız gerekiyor. Yeteri kadar çaba sarfediyorum demeyi bırakmanız gerekiyor. Şeytan siz beyleri mahvediyor. Tembel olmayı bırakın, bahaneler bulmayı bırakın artık. Kalkın ve çalışın, daha fazlasını yapın. "Her şeyi denedim" deyip bırakmayın, hayır her şeyi falan denemediniz. Hanım kardeşlerinizden biraz örnek alın beyler.
Ve sizin probleminiz de hanımlar siz aslında her zaman kendinizle ilgili bir kararsızlık halindesiniz. Her zaman "yaptıklarım önemli değil" diye düşünüyorsunuz. Biraz ağırdan almalısınız. Size demiyorum beyler, sizin ağırdan almanız falan gerekmiyor. Yeterince ağırdan alıyorsunuz zaten, maşaallah. :D
Allah neyle ilgileniyor? Çabanızla, çabanızla, çabanızla.
Sonuçlarınız hakkında endişelenmeyi bırakın, bunun hakkında çok endişeleniyorsunuz. Başarıyı düşünmeyi bırakın, samimi ve olabilecek en iyi çaba hakkında düşünmeye başlayın. O zaman sonuçlar Allah'tan gelecek hem de sel gibi gelecek. Ama onun planına göre gelecek sizinkine göre değil.
İki insan tamamiyle aynı çabayı gösterir, biri çalışmalarının meyvesini hemen görür ve diğeriyse yıllarca hiçbir şey görmez. Bu da Allah'ın elindedir. "o çok sonuç gördü, ben hiçbir şey görmedim, ee ama aynı çabayı gösterdik. Bu adil değil."diyemezsin. Yoo, bu tamamiyle adil çünkü o takvim Allah'a ait. Allah'ın sen de görmek istediği tek şey de çabandı zaten. Allah böyle hüküm verecek, nicelik ile değil nitelik ile. İnsanlar yalnızca niceliğe bakar. Allah ise niteliğe göre hüküm verir.
Bir gününüzün kalitesini düşünün, yaşafığınız hayatın kalitesini düşünün. Nasıl bir kahvaltı yaptınız, kiminle konuştunuz, zamanınızı nasıl harcadınız, neler yaptınız? Bunu düzeltin, böylece inşAllah ümmetin geleceği parlak olur. Çünki nihai hakikat ve etkileri hakkında düşünmeye başlafımız mı bu salondan(bu yazıyı okuyanlardan) dünyayı tümüyle değiştirecek olan fikirler, projeler çıkacak. İşte Müslüman gençlik bunu başarabilir.
Allah azze ve celle gençleri ümmetin kahramanı yapsın, arayışa sahip insanlar yapsın. Öyle ki sonraki nesiller gelince desin ki "vay be, biz de onları da geçmek istiyoruz, onlar altın standartlardı."
Bismillahirrahmanirrahim
"Yoksa haber verilmedi mi Musa'nın sahifelerinde yazılı olanlar?
Ve çok vefakâr olan İbrahim'in sahifelerindekiler?
Ki hiçbir günahkâr başkasının günah yükünü yüklenmez.
Doğrusu insana çalışmasından başka bir şey yoktur.
Ve çalışması da yakında görülecektir." Necm suresi 36-40
İlk olarak bahsedeceğimiz şey: "Amerikan rüyası"
Yaşam, özgürlük ve... mutluluk arayışı
Mutluluk arayışının inanılmaz bir kavram olduğunu ve kurucu babasının da çok zeki olduğunu kabul etmekle birlikte, Kur'an-ı Kerim'in mutluluk arayışı diye bir konuya değinmediğini gördüğümde epey şaşırmıştım. Allah Teâla böyle bir şeyden bahsetmiyor. Ben de merak ettim, niye bugün modern toplumda en temel mesele insanların mutlu olmak istemesiyken, Allah Teâla bu konuya hiç değinmemiş?
İlginçtir Kur'an'ın bahsettiği en yüksek hâl "gönül rahatlığı"dır. Huzur içinde olmaktır. İslam'da erişebileceğin en yüksek şey budur. Yalnız mutluluk değil dikkat edin. Gönül rahatlığıyla mutluluk aynı şey değil.
Sizlere psikoloji alanında yapılmış çok ilginç bazı çalışmalardan bahsetmek istiyorum. Bugünki konuşmanın konusu olan Kur'an'daki şu ifadeyi anlamamıza ışık tutacak çalışmalar bunlar:
"İnsan için yalnızca gayretinin karşılığı vardır" Necm/39
Siz gençler şunu anlamalısınız, hayatınızda sahip olacağınız en düşük arayış mutluluk arayışı olacak. Niye böyle olduğunu açıklayayım.
Cumartesi sabahı kalkıp ödevinizi yapmak istemiyorsunuz ve 12'ye kadar uyuyorsunuz. Nesiniz ? Mutlu.
Birisini işten arıyorlar "bugün kar yağışı yoğun işe gelmeyebilirsin" diyorlar ve tahmin edin ne oluyor? Mutlu. Mutlu olmak o kadar da zor değil. Küçük konularda mutlu olmak kolaydır. Tabi ilişkilerde iş biraz zorlaşır. Ebeveynleri mutlu etmek, onların senden yana mutlu olmasını sağlamak çok zor mesela.
Eşini mutlu etmekse... O konuya hiç girmeyelim :D
Yani her neyse kendiniz için düşünürseniz bir film izlersin, favori restorantınıza gidersin mutlu olursun. Çok zor değil bu.
Ama bu mutluluk gelir ve sonra ne olur?
Gider.
Sonra sen yine sıkılırsın yine hüzünlenirsin, tekrar mutlu olmak istersin.
Her zaman gidici olan hiçbir zaman seninle durmayan bu mutluluk ilacını kovalayıp durursun. Bu en aşağı derecedeki kovalamacadır.
İnsanlar "ben sadece mutlu olmak istiyorum" dediklerinde bunun ne anlama geldiğini bilmiyorum çünkü kimse her zaman sürekli mutlu olamaz.
Allah Teâla bizlere hayatta deneyimleyeceğimiz bir dizi duygu vermiş, hepsi de sağlıklı bir hayatın parçası. Mutluluk ise bunlardan sadece biridir. O yüzden senin arayışın sadece mutluluk arayışıysa, birçok hayal kırıklığı yaşayacaksın.
Sürekli mutlu olmayacaksın. Sürekli depresyonda olacaksın da demiyorum ama hayatın bir parçası da zorluklardır değil mi ?
Final sınavına çalışırken mutlu hissetmezsin. Vücut çalışmak isteyen siz beyler sonuçları görünce mutlu olursunuz ama vücut çalışma anında, terlerken mutlu değilsinizdir.
Hayatımızdaki en düşük arayış neymiş? Mutluluk arayışı. Bir adım yukarı çıkalım şimdi. Bu merdivende her bir adım yukarı çıktığımızda daha çok çaba gerektiğini yani daha çok acı çekmeniz gerektiğini bilin tamam mı?
Bir sonraki adım "cool olma arayışı". Cool olmak, şu manaya gelir "kimse bende kusur bulamayacak, herkesle uyum içinde olacağım. Kimse beni gösterip de 'niye böyle yürüyorsun, neden böyle giyiniyorsun, niçin onlarla takılıyorsun?' demeyecek". Kimsenin seni eleştirmesini istemiyorsun. Öyle uyum ki neredeyse görünmez olacaksın, herkes gibi cool olacaksın. Ve bu da epey çaba gerektirir. Mesela lisede ya da orta okulda nasıl giyindiğimiz büyük bir meseledir. Dolabından bir tişörtü ya da ayakkabıyı seçmeden önce "kim bunu giydiğim için benimle dalga geçer" diye düşünüyorsun. Üstüne başına bir şey almak için annen baban seni alışverişe götürüyor ya da sana para veriyorlar. Karar verme aşaması genellikle bunu giydiğinde insanların senin hakkında neler düşüneceğini düşünerek gerçekleşiyor. Bu sizin cool olma arayışınız ve uyum sağlamak için çok fazla çaba harcıyorsunuz.
Birçok genç uyum sağlamak için kendi kişiliklerinden vazgeçiyor. Bir çocukla tanıştım. Başında beyzbol şapkası, düşük bel pantolonu vardı. Yanıma geldi ve ağlamaya başladı. Onu bir yere oturttum ve konuşmaya başladık. Dedi ki "ben böyle giyinmekten nefret ediyorum ama eğer böyle giyinmezsen çocuklar benimle dalga geçer, beni pataklayabilirler bile. Küfretmeyi hiç sevmiyorum ama okula gittiğimde küfretmem gerekiyor yoksa uyum sağlayamam."
En düşük arayış neydi? Mutluluk. Sonra? Cool olma. Onun üstünde de bir aşama var. O da popüler olma arayışı.
"Yalnızca uyum sağlamak istemiyorum, en cool olmak istiyorum. Herkesin arkadaş olmak istediği kişi olmak istiyorum. Herkesin benimle dalga geçmesini beklemeden ben herkesle dalga geçen kişi olmak istiyorum." Genelde okullarda en popüler çocuklar herkesle dalga geçen çocuklardır. Herkes bu kişilerin bir sonraki hedefi olmaktan korktuğu için bir nevi bu kişilerin kanatlarının altına girer. Gençler üzerine düşünüyor olsam da aslında bu yetişkinler için de geçerli. "Ben konuşulmak istiyorum. İlgi odağı olmak istiyorum, insanların benim hakkında yorum yapmadını istiyorum. Bir fotoğraf yayınlayacağım, bir tweet atacağım, bir video koyacağım vs. ne yaparsam yapacağım ki insanlar benim hakkımda konuşsun."
Popülarite arayışı ilginç bir şey çünkü insanların kendilerini küçük düşürmesine neden oluyor. Örneğin eğlence ya da müzik endüstrisinde bir artistin albümü, platin albüm falan oluyor, herkes bu albümü indiriyor, dinliyor sonra popülerliğini yitiriyor. Bu yüzden kendilerini küçük düşürmeleri gerekiyor, iğrenç videolar yapmak ya da bir tartışmaya karışmak zorunda kalıyorlar ki en azında kendileriyle ilgili o sansasyonel şeyler popüler olsun. Çünkü artık yetenekleriyle popüler olamıyorlar, yeni albümleri sonuncusu kadar satmıyor. İşte bu popüler olma arayışıdır ve epey çaba ister.
Bunun üzerinde bir arayış daha var o da "prestij arayışı". Lise öğrencilerinden ziyade üniversite öğrencileri için daha önemli oluyor. Prestij arayışı kendini çok değerli bir şeyle ilişkilendirmek istemek anlamın geliyor. İnsanlara "biliyor musun? Ben Hardvard' a gittim" demek istiyorsun. Onlara bir haftasonu arkadaşını almak için gittiğini söylemek istemiyorsun da adının Hardvard üniversitesi ile aynı cümlede geçmesini istiyorsun. Aslına bakarsan Hardvard'da birinci sınıf olsanız bile ne başarmış oluyorsunuz ki? Tamam o okuldasın, eee, dünyada ne yaptın? Hiçbir şey. İsmini prestijli bir kurumla/markayla ilişkilendirmek istiyorsun o kadar. Belli bir markanın ürünlerini giymek istiyorsun ve eğer amblemi gözükmüyorsa insanlarla onları "bu kıyafeti nereden aldın?" demeye zorlayacağın bir konuşma yapmak istiyorsun. Sonra bir de araba var. Ne tür araba kullanıyorsun, ne tür giysiler giyiyorsun, hangi insanlarla takılıyorsun.
Sen bir insanla onu hatırlamak için selfie çekilmek istemiyorsun, onunla selfie çekiliyorsun ki bunu yayınlayabilesin ve herkes bu kişinin yanında olduğun için senin çok önemli bir olduğunu düşünsün. Bu bir prestij meselesi oluyor.
Bu arada müslüman toplumlarda prestij olayı ailenin çocuğunu hafız yapmak istemesiyle kendini gösteriyor. Ve doktor tabi! Hem hafız hem doktorsa boş ver gitsin daha şimdiden cennete.
"Allah'ım bize hem dünyada hem ahirette iyilik ver". Olay bitmiştir. (:D)
"Benim oğlum var ya benim oğlum hafız" demeye bayılıyorlar. Yalnızca bir ödüle dönüştürüyorlar hafızlığı, maalesef Kuran'ı ezberlemenin amacı bu değildir ama böyle oluyor.
İnsanların ne başardığını görmesini istiyorsun. Kur'an bunu "aranızda karşılıklı bir övünme" (Hadid/20) diye adlandırır.
Alttan başlayalım tekrar. İlk neydi? Mutluluk arayışı. Sonra? Cool olma arayışı. Sonra? Popüler olma arayışı. Sonraki? Prestij arayışı. Onun üstünde ise para arayışı. Bazı insanların; mutluluk, cool olmak, popüler olmak ya da prestij sahibi olmak umrunda değildir. Tek umursadıkları paradır ve nasıl çok para kazanılır iyi bilirler. Bazı insanlar kirli tişört, yırtık pantolon giyiyor, 88 mazda miata araba kullanıyor ve umurlarında da değil çünkü ayda bir milyon dolar kazanıyor. Görüntüsünü umursamıyor, ticareti iyi biliyor, işinde de çok iyi. Bu arada aşama atladıkça daha çok çaba gerekiyor değil mi? Para arayışı için inanılmaz bir çalışma disiplininiz olması gerekiyor.
Para arayışının üstünde de aşamalar var. Bu arada daha çok çaba gerektirir dediğimde anlamanızı istediğim, daha yüksek bir aşama tanımladıkça, oraya ulaşmak için daha çok acıya katlanmanız gerekiyor ve de daha cesaretli olmanız.
Paranın da üstünde her şeyde birinci olmak isteyen insanlar var. Mükemmellik isterler. "Şirketimde herhangi bir programcı değil en iyi programcı olmak istiyorum"
"Sınavda yüksek not almak değil en yüksek notu almak istiyorum." Bu insanlar hiçbir zaman kendileriyle mutlu değildir, kendilerini sürekli olarak zorlarlar ve hiç tatmin olmazlar. Ders olsun, iş olsun, spor olsun her yaptıklarında mükemmellik peşinde koşarlar. Birinci olmak zorundadırlar. Kendilerini kiminle kıyaslarlar biliyor musunuz, bu önemli? Düne göre kendileriyle. Kimseyle ilgilenmezler, kendilerinin daha iyi yapabileceğini düşünürler her zaman, hiçbir zaman hem de hiç bir zaman memnun olmazlar. O yüzden insanlarda gelen hiçbir övgüyü önemsemezler, sürekli daha iyisi için çalışırlar. Bunu kolayca görebileceğimiz bir örnek, Micheal Phelps mesela. Tüm rekorları kırdığı için bu adamı kaç kişi övüyor ama o "heh bütün rekorları kırdım, artık prestijim var. Arkama yaslanıp oturabilirim" demiyor çünkü prestij peşinde değil. Mükemmellik peşinde. Dünyada böyle çok az insan var. Çoğunuz okulda geçer not alınca tatmin olup şimdi mutluluk arayışı zamanı -plastation oynama zamanı- diyorsunuz.
En aşağıdan tekrar sıralayalım. Mutluluk, cool olma, popülarite, prestij, para, mükemmellik. Mükemmelliğin üstünde ise "etki arayışı" var.
"Şuyum, buyum varmış, herkesten çok param varmış,birinciymişim, kimin umrunda. Ben başkaları için bir şeyler yapmak istiyorum. Bir miras bırakmak istiyorum, bu dünyada kısıtlı vaktim olduğunu biliyorum. Ölüp gittiğimde bu dünyada bir iz bırakmak istiyorum. Dünyayı yaşamak için daha güzel bir yer yaptım diyebilmek istiyorum". İşletme uzmanlığı gibi üst düzey okulları bitiren insanlar var, okulu bitirir bitirmez 6 haneli maaşlar alabilecek insanlar. O maaşı almak yerine gidip sosyal sorumluluk projeleri yapan şirketlere giriyorlar. Maaşlarında inanılmaz bir azalma oluyor fakat onlar paraya değil etkiye daha çok inanıyor. Mesela daha yeni uzmanlığını bitirmiş bir doktor, işi hazır ama o üç yılını Sınr Tanımayan Doktorlara katılarak geçirmek istiyor. Sınır Tanımayan Doktorlara katılarak para kazanamazsınız. Peki bu insanlar hayatlarını riske atarak neden gidiyorlar oralara? Çünkü hangi tür arabayı kullanacağım diye şünmekten ziyade dünyaya etki bırakmanın endişesi içindeler. Bu bir çeşit kendini düşünmeme durumu ve çok çok az insanda var. Yeryüzünde değişim yapmış insanlardır bu insanlar. Nelson Mandela'yı falan düşünün mesela. Sırf inandığı şey uğruna hapislerde yatanları düşün, sırf etkiye inandığı için. Etki insanları için mükemmellik otomatiktir bu arada. Mükemmellik hedefleri değildir sadece bir yan üründür. Eğer bu tür bir etkiye sahip olmak istiyorsanız mükemmel olmak zorundasın. Kendini sürekli zorlamalısın.
Bir kişinin erişebileceği en yüksek hedefin etki arayışı olduğunu düşünebilirsiniz ama daha yüksek bir şey daha var. "En nihai hakikat arayışı". Kimi gerçeğin perşinde koşar, kimi bir ideal peşinde koşar, kimi adalet peşinde koşar. Halbuki örneğin adalet hiçbir zaman dünyadayken tamamiyle göremeyeceğin bir şey. Hiçbir zaman tümüyle adalet olmayacak (dünyada). Ama bu onların umrunda değil yine de bunun için uğraşacaklar.
Bu arada göremediğin bir şey uğruna mücadele etmek dünyadaki en zor şey. Etki için çabalıyorsun, biraz sonuç gördüğünde bu seni cesaretlendirir değil mi? Ama bir fikir uğruna çalışıyorsan mesela adalet. Adaleti hiç göremeyebilirsin. Peki bu insanlar hiç görmedikleri bir şey uğruna çaba harcamaya kendilerini nasıl zorlayabiliyorlar. Bunlar en inanılmaz insanlar. Bir fikre inandılar mı insanlar onların deli olduğuna inansa bile umursamazlar ve devam ederler.
Tüm peygamberlerimizin (as) kovalamacası hakkın, hakikatin kovalamacasıydı. Onlar insanlarla hakkın paylaşma içindelerdi. Efendimiz (sav)'den öğrendiğimize göre, bazı peygamberler hesap günü arkalarında hiç takipçileri olmadan Allah'ın huzuruna gelecekler. Onların kovalamacası neydi? Hak. Ne kadar etkiye sahip oldular? Sıfır. Ama Allah'ın gözünde hala kesinlikle başarılılar mı? Evet. O yüzden bi şey anlamamız gerekiyor şimdi. O tabloya tekrar dönelim ve son basamaklara tekrar odaklanalım. Mükemmellik peşinde koşarsan hiçbir zaman kendinden tatmin olmazsın. Eğer İslam'ın bakış açısını anlarsanız hiçbir zaman kendinizden tatmin olmazsınız çünkü sizlerde her biriniz etki aşamasında olmalısınız. Sürekli kendinizden başkasını düşünmelisiniz. Bu yüzden hiçbir zaman kendinizden tatmin olmamalısınız. Allah size fark ettiğinizden daha çok sorumluluk yüklemiş. Şunu da düşünmenizi istiyorum, Kuran'daki en etkili ifadelerden biridir ve açıkça çevrilmediği için de birçok problem üretiyor. Allah buyuruyor ki, zayıf olan meâle göre -"Allah kimseye taşıyabileceğinden fazlasını yüklemez." Bakara 286-
(Konuşmanın bu kısmında ayetteki Arapça kelimelere dair bir açıklması vardı, yazıya dökemedim.) Gerçek manası ne biliyor musunuz? "Allah sana kendi potansiyelin dışında hiçbir sorumluluk yüklemedi." Daha iyi olma potansiyelin var mı? Var. Daha iyisini yapabilir miydin? Evet! Allah seni yapabilir olduğun şeylerden sorumlu tutacak. En azı ile değil, en fazlası ile. Allah kendini zorlayabileceğin kadar zorlamayı ve gerçek gücünü göstermeni istiyor.
Biz mutluluk kovalamacasıyla ilgilenmiyoruz çünkü Allah bunu bize bir yan fayda olarak sunuyor. Bizler cool olma peşinde değiliz çünkü cool olmak saçma bir şey, herkes zavallı ve sen de onlar gibi zavallı olmak istiyorsun. Bizler popüler olma peşinde de değiliz çünkü hayatlarında hiçbir amacı olmayan o insanların gözünde popülersen, onların en aptalısın demektir. Bizler prestij arayışında da değiliz, çünkü prestijin Allah'tan geldiğini biliyoruz. Peygamberler evsiz bırakıldılar ama prestijleri vardı. İnsanlar peygamberlerin yüzüne tükürdü ama onların prestiji vardı. Bizler prestiji yanlış tanımlıyoruz, yanlış şeylerle ilişkilendiriyoruz. Mükemmelik peşinde olmaya gelince biz Müslümanlar vasatlık ile tatmin olamayız. Daha iyisi için kendinizi zorlamalısınız. Ne yapasıyorsan yap . Ezber mi yapıyorsun? Daha iyi ezber yapabilirdin. Ders mi çalışıyorsun, daha iyi çalışabilirdin. Gönüllü müsün daha iyi bir gönüllü olabilirdin. Kendini daha iyisi için zorla. Özellikle de hâlâ gençken. Şimdi zamanınız var, o kadar çok sorumluluğunuz yok. Evet ödevleriniz var ama bu o kadar da büyük bir sorumluluk değil. Sorumluluk evlendiğinde, çocuk sahibi olduğunda gelecek. Şu anda özgürsün. Hayatınsa hiç olmayacağın kadar özgürsün. Kendinizi zorlayacağınız zaman bu zaman, oturup video oynu oynayacağınız zaman değil. Zaman film ardına film izleyecek zaman değil. Senin yapacak daha büyük işlerin var. Tüm dünya senin sahip olabileceğin etkiyi bekliyor. Sen sağda solda boş boş dolanamazsın. Diğer herkes yapabilir, sorun yok, onların daha büyük kovalamacaları yok. Siz mükemmellik insanı olmalısınız, şimdiden etkiyi düşünmelisiniz.
Her bir genç kızın ve erkeğin "Allah bana ne verdi? Bana ne yeteneği verdi? Bu yetenekle dünyada nasıl bir etki bırakacağım? Bu yetenekle ne yapacağım?" diye düşünmesi gerek. Ve sizler o etkiyi düşünürken gerçekten neyin peşinde koşuyor olduğunuzun da farkına varacaksınız. Memnuniyete, Allah'a kavuşmaya doğru çabalıyorsun. Nihai gerçeğimiz O. Sen Allah'a potansiyeline göre en iyisini yaptığını gösterebilmek istiyorsun. Sizlerin en iyi uyku düzenine, en iyi beslenme şekline, en iyi egzersiz programına sahip ol anız gerek. Namazlarınızın, çabanızın en iyisi olması gerek. Yaptığınız herşeyin en iyisini yapmalısınız. Abur cubur yememelisiniz, aylak aylak dolaşan vakit harcayan insanlar olmamalısınız. Evet iyi zaman da geçirmelisiniz ama oyun oynayacağınızda bile adam gibi oynayacaksınız. Okuldaki, üniversitedeki çocuklar size bakacak ve "ben de onun gibi olmak istiyorum, her yaptığını harika yapıyor" diyecek. Böyle insanlar olmanız gerekiyor. Ümmetin ihtiyacı olan bu, mükemmellik insanları ve etki oluşturacak insanlar da bunlar.
Maalesef bizim anne babalarımıza bu iş öğretilmediğinden onların en büyük kovalamacası prestijdi. Belki onun da üzerinde para. O kadar. Sizinle ilgili tek düşündükleri para ve prestijdi. "Bir iş bul ki prestijin olsun, biz de oğlumuz doktor, oğlumuz şu, bu diyebilelim."
"Ve umarız çok paramız olur da onunla gösteriş yapabiliriz." Bu kadar. Burada iş bitiyordu onlar için. Ama hayatta çok daha fazlası var. Eğer senin ve benim düşündüğüm tek düşündüğümüz şey prestij ve paraysa ve aşamalar orada bitiyorsa genç beyler ve bayanlar nasıl gidip doktor olacak da... -doktorlara sataşmayı seviyorum çünkü Müslüman toplumda onlar epey bunalımdalar. Anneciği ve babacığı söylediği için doktor olmuşlar. Bir sağlık problemim olsa size gelmek istemezdim. Onun yerine insanlara yardım etmeyi sevdiği için doktor olmuş olan birine gitmeyi tercih ederim. Onlar insanlığı önemserler. Benim ilişki kurmak istediğim doktorlar onlardır. Etki insanları.-
Son kısma geldik. Allah buyuruyor ki "İnsan için ancak kendi çalışması(çabası, kovalamacası) vardır." (Necm/39)
Baştan başlayalım. Mutluluk arayışı-> cool olma arayışı-> popüler olma arayışı->prestij arayışı->para arayışı-> mükemmellik arayışı->etki arayışı-> hakikat arayışı.
Allah'a göre en değerli arayış ne peki biliyor musunuz? Tüm bunların en değerlisi:PEŞİNDE OLMA. Para değil, etki değil, mükemmellik değil. Onların hepsi zaten gelir. Hesap günü Allah'ın huzuruna çıkacak bazı peygamberlerden bahsetmiştim. Hiç takipçileri olmayacaktı yani sıfır etki sahibi olmuş gözüküyor. Ama Allah onlara yine de cennette en yüksek dereceleri verecek. Neden? Çünkü Allah onların arayışlarına, eforlarına, cesaretlerine saygı duyuyor. Eğer Nuh(as)'dan yıllık ilerleme raporu isteyecek olsaydınız, her yıl kaç kişi Müslüman olmuş bakacak olsaydınız 950 yıl, 1 tık falan oynuyor. Tablo yukarı gitmiyor, düz oluyor hatta bazen aşağı iniyor. Bazı insanlar yakınlaşıp, uzaklaşıyor. Etki yok ama biz Nuh(as)'ın devamlı peşinde olma çabasına çok saygı duyuyoruz. Bu fikri benimsemelisiniz. Siz "arayış insanı" olmalısınız.
Çabamız dışında hiçbir şeye sahip olmayacağız Allah'ın huzurunda.
Gençler lütfen iyi düşünün bunu. Hayatınız ne ifade edecek? Eğer hayatınız bir video oyunundan diğerine geçip gidiyorsa neyin peşinde koşuyorsunuz? O oyunda ödül kazanmışsın kimin umrunda. Assassin's creed'de %100 şehir senkronizasyonun varmış kimin umrunda. Bu dünyada ne değişiklik yapacak? Kaç şınav çekebildiğin kimin umrunda? Ondan fazlasını düşünmelisin. Daha yüksek hedeflerin olmalı. Bunu yapmaya başladığınız da Allah'ın sizlere vereceği bir şey söyleyeyim, mutluluk. Allah size mutluluk verecek. Eğer gerçekten iyi şeyler peşinde koşarsanız, hayatınız bir anlam ifade eder. Hayatınız bir anlam ifade edince de bu sizi mutlu eder. Hayatınızda bir arayışınız yoksa, hayatınızda bir anlam bulamazsınız bu yüzden hiçbir zaman mutlu olamazsınız. Ne kadar müzik dinlemişsin ne kadar arkadaşlarınla takılmışsın, ne kadar hayatını yaşamışsın önemi olmaz. Hiçbir zaman mutlu olmazsınız. Hiçbir zaman tatmin olmazsınız. Sürekli canınız sıkılır, sürekli kendinizden yana mutsuz olursunuz.
Allah buyuruyor ki, bu ayete bayılıyorum ve bununla bitireceğim. (Mealen) "ve çabası yakında görülecek" Necm /40
Birine CV'nizi gösterirseniz "şu okuldan mezun oldum, şuralarda çalıştım. Şu, şu, şu projeleri yaptım" yazarsınız yani sonuçları yazarsınız. Gidip de "şu final sınavı için çok acayip çalışmıştım, geçene kadar öldüm bittim" yazmasınız. "Mezun oldum" yazarsınız. Ne kadar çaba harcadığınızı yazmazsınız. Bu arada bazen çok çaba harcarsın ama başarılı olamazsın ya da hak ettiğin notu alamazsın. Yani sonuç göremeyebilirsin. İnsanlar biribirlerini sonuçlara göre yargılar, fakat Allah hesap gününde sonuçlara bakmaz, Allah hesap gününde çabana bakacak. Allah buyuruyor ki (meâlen) "ve çabasıdır yakın zamanda görülecek olan". Bu çok dikkat çekici çünkü yeryünde hiçbir insan çabamı göremez. Sadece Allah görür tüm çabanı.
Senin çabanı Allah'tan başka kimse takdir etmeyecek. O yüzden başka insanlar küçümsüyor diye sen de sakın çabanı küçümseme. İnsanlar yaptığın işi takdir etmedi diye "o zaman bu kadar çabam hiçbir şeye değmedi" diyorsun. Allah'a göre değdi.
Birazdan değineceğimiz kısım özellikle hanım kardeşlerimize yönelik. Çünkü kızlar çok çaba sarfediyorlar ve çalışmalarıyla hiçbir yere gelinmediğini hissediyorlar. Erkekler değil! Çünkü erkekler hiç çaba göstermiyor. Bir de "çok denedim çok çaba sarfettim" diye düşünüyorlar. Siz beylerin kendinize yalan söylemeyi bırakmanız gerekiyor. Yeteri kadar çaba sarfediyorum demeyi bırakmanız gerekiyor. Şeytan siz beyleri mahvediyor. Tembel olmayı bırakın, bahaneler bulmayı bırakın artık. Kalkın ve çalışın, daha fazlasını yapın. "Her şeyi denedim" deyip bırakmayın, hayır her şeyi falan denemediniz. Hanım kardeşlerinizden biraz örnek alın beyler.
Ve sizin probleminiz de hanımlar siz aslında her zaman kendinizle ilgili bir kararsızlık halindesiniz. Her zaman "yaptıklarım önemli değil" diye düşünüyorsunuz. Biraz ağırdan almalısınız. Size demiyorum beyler, sizin ağırdan almanız falan gerekmiyor. Yeterince ağırdan alıyorsunuz zaten, maşaallah. :D
Allah neyle ilgileniyor? Çabanızla, çabanızla, çabanızla.
Sonuçlarınız hakkında endişelenmeyi bırakın, bunun hakkında çok endişeleniyorsunuz. Başarıyı düşünmeyi bırakın, samimi ve olabilecek en iyi çaba hakkında düşünmeye başlayın. O zaman sonuçlar Allah'tan gelecek hem de sel gibi gelecek. Ama onun planına göre gelecek sizinkine göre değil.
İki insan tamamiyle aynı çabayı gösterir, biri çalışmalarının meyvesini hemen görür ve diğeriyse yıllarca hiçbir şey görmez. Bu da Allah'ın elindedir. "o çok sonuç gördü, ben hiçbir şey görmedim, ee ama aynı çabayı gösterdik. Bu adil değil."diyemezsin. Yoo, bu tamamiyle adil çünkü o takvim Allah'a ait. Allah'ın sen de görmek istediği tek şey de çabandı zaten. Allah böyle hüküm verecek, nicelik ile değil nitelik ile. İnsanlar yalnızca niceliğe bakar. Allah ise niteliğe göre hüküm verir.
Bir gününüzün kalitesini düşünün, yaşafığınız hayatın kalitesini düşünün. Nasıl bir kahvaltı yaptınız, kiminle konuştunuz, zamanınızı nasıl harcadınız, neler yaptınız? Bunu düzeltin, böylece inşAllah ümmetin geleceği parlak olur. Çünki nihai hakikat ve etkileri hakkında düşünmeye başlafımız mı bu salondan(bu yazıyı okuyanlardan) dünyayı tümüyle değiştirecek olan fikirler, projeler çıkacak. İşte Müslüman gençlik bunu başarabilir.
Allah azze ve celle gençleri ümmetin kahramanı yapsın, arayışa sahip insanlar yapsın. Öyle ki sonraki nesiller gelince desin ki "vay be, biz de onları da geçmek istiyoruz, onlar altın standartlardı."
Elinize sağlık
YanıtlaSil